Tag Archives: İlhan Berk

Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum

‘Benim tümcelerim şu yolla açımlayıcı­dırlar ki,iberk
beni anlayan, sonunda bunların saçma olduklarını görür
– onlarla –
onlara tırmanarak
– onların üstüne çıktığında.
(Sanki üstüne tırmandıktan sonra merdive­ni devirip yıkması gerekir.)
(Ludwig Wittgenstein) (Çeviri: Oruç Aruoba.)

DÜN DAĞLARDA DOLAŞTIM EVDE YOKTUM

Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yaz­dım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. Ve: ‘Ad evdir.’ (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, evde yoktum. Bir uçurum bize bakmıştı, uçurumun konuştuğu usumda. Buydu bi­zim kendinde sonsuz olanı duyduğumuz. Nesneler ki zamanda vardır. Terziler çıracısı Hermüsül Heramise’nin pöstekisi her ba­har ayaklanırdı. Yağmur yağmamazlık edemez. Taş, düşmemezlik

Ne diyordum, dünyanın düşünceleri yoktur. Otların canı sıkıl­maz. Kurşunkalem kendini ağaç sanır. Ufuk, hüthüt kuşu. Seni bilmem, bir söylene dönüşmek içindir dünya. Onun için başka bir son yok. Bir söylene dönüşmek, bir söylen olmak! Sonsuzluk de­diğimiz budur.

Nerden başlasam yine oraya geliyorum. Ben. gidiyorum. Ölü­me, o büyük tümceye, çalışacağım.

AĞAÇLARDAN ARKADAŞLARIM OLDU

“Adlarla doldurdum sessizliği.” Şeyleri kodladım. Gökyüzü­nün, ağaçların çocukluğunu bilirim. Ağaçlardan arkadaşlarım ol­du. Hâla da var. Samanyolunu anlamadım. Sayıları da. (Sayılar daha bulunmamış gibi davranıyorlardı.) Yalnız sekizle (5 + 3) içli dışlı oldum. (Kim olmamıştır ki?) Biraz da sıfırla (Sıfırın bulun­ması kolay olmamıştır.) Üç için çok kötü şeyler söylenmiştir. Ni­çin? Bilmem. Bilmek sayıdır. Bir de biri tanıdım. Bir ile düşünül­müyor. Bazı sayılar suçlu doğmuştur. Bir, bunlardan biridir. Anlamadan sevdim taşları. Çakıltaşının adıyla biçimi arasında hiçbir ilişki kurulamamıştır. Oltu taşının geçmişini bulamadım. Olsun. Gizem her şeydir. Kimi sessiz harfleri sökemedim. (Harf­lerin tini sessiz harflerde gezer. Kızılderililer bilir bunu.) Kuşlarla gittim geldim. Kuşlar sayıları bilmez, yusufcuk hariç. Doğu’da at­ların düş görmediğini anladım. (Homeros’da atlar ağlar.) Yürür­ken gördüm dağları. Dağlar yürürken düşünüyorlardı. Tanımak usu durduruyor. Dünya bizimdir! diye konuşuyorlardı araların­da sümüklüböcekler. Anladım diyemem. Anlamadım da. Sümük­lüböcekleri okumalı.

Sen ırmaklardan söz ederken konuşuyor ırmaklar, otlar gözle­rinde. Zaman bir izdüşümdür. Bir yerlere yaz bunu. Tinin dışarıya penceresi olmadığı doğru değildir. İsa’nın hayaleti hala dünya­nın üzerinde dolaşıyor. (Yalnız soruyorum. Sormak için yazar insan.) Gençliğini bilmeyen sabah tökezler. Gül ki adıyla vardır. Taş adını yüzü bulununca aldı. (Duvarcıların avcunda taş bunun için döner durur.)

Ben senin gözlerine dönmek istiyorum. Sonra da… Sonra diye bir şey yoktur. Tarih dışıdır, sonra.

İLHAN BERK

Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum. Okumaya devam et

Nesrin İlhan Berk (Görsel)

“İlhan Berk, ilk şiir kitabına ‘İstanbul’ adını koymuş. N. İlhan Berk imzası ile yayımlamış. Bu (N)nin anlamı çok büyük onca. O sıralar Nesrin adında bir kızı seviyormuş, aşkı o kadar büyükmüş ki, kızın adını kendi adının başına almış. O İlhan değil artık. Nesrin İlhan’dır. Bu adla, üç dört kitap yayımlamış. ‘Onun adını yıllarca yaşadım’ dedi İlhan Berk…”

İlhan Berk'in el yazısıyla, "Nesrin" şiiri

28 Ocak 1964, Milliyet
Mustafa Ekmekçi

Aşk

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.

İLHAN BERK

Şairlerle Hasbıhal (VI): İLHAN BERK

Artık uzun tuzlu yollar, güneşler, hep uzun tuzlu yollar, güneşler
Biliyoruz açıkhava okullarında derslere girmiş
‘Tanrıya Ölüm!’ diye yazmıştır karatahtalara
Ve ilk denklerini yapmıştır sürgünlüğün
Kara sürgünlüğün
Ama lambası hep yanık

İlhan Berk

Şair kısmı müfredatını en çok hayat okulu belirler, ders kitaplarının kapandığı yerde açılır hayatın konu başlıkları. Öğrenilenler tepkisini de beraberinde getirir, çünkü ders kitaplarının aksine hayat derslerinin ödevleri saha çalışması ister. Kabullenemediğin şeylerin varlığını inkâr edemeyeceğin noktalara getirir seni hayat. O noktalar aynı zamanda birer kavşaktır, sonunun nereye varacağını durduğun yerden kestiremediğin kavşaklardır hem de. Tam da bu yüzden kendi umut ışığını da yakman gerekir kaçınılmaz zifir karanlığa düştüğünde. Kimsenin mum tutamayacağı dipsizlikler de vardır kısmetinde.

Ve birden emeğin tarihinde en sevdiği renk: Kırmızı
En sevdiği çiçek: Sardunya
Ve en sevdiği söz: ‘Ancak fakir olan iyi şiir yazar.’
Artık çocukları durmadan çocukları okşar
Ve küçük su yollarına iner
(Sokakları dolaşan bir rüzgâr kalır mı der)
Biraz ağaçlar girer şiire Okumaya devam et