Tag Archives: Albert Camus

100. Doğum Yıldönümünde Kafka

Kafka

Kafka

“Bizi insan düşüncesi sınırının sonuna götüren yazar. Absürd sorununu tüm boyutlarıyla ortaya koyan yazar…”

Çağımızda varoluşçuluk akımında Jean-Paul Sartre’ın yanında anılan Albert Camus böyle diyor Franz Kafka üzerine.

Bir sav daha öne sürmek olası: İçinde yaşadığımız gerçekler absürd, absürd de gerçek olduğuna göre (ben bunu böyle algılıyorum), mutlak Kafka dünyanın gerçeğini tanımamıza, dünyaya dayanmamıza yol gösteren en önemli yapıtların yazarı. Bu görüşü Andre Gide de paylaşıyor. Şöyle diyor Kafka üzerine: “Anlatımların gerçekliği, insanın düş gücünü aşıyor.” Okumaya devam et

“Veba”dan…

Camus'nün, Jacques Hebertot adına imzaladığı bir "Veba" baskısı

– Söyleyin doktor, vebadan ölenler için bir anıt yapılacağı doğru mu?

– Gazeteler öyle diyor. Bir gömüt taşı ya da bir plaka.

– Bundan emindim. Ve nutuklar atılacak. Yaşlı adam boğuk boğuk gülüyordu.

– Buradan duyuyorum onları: ‘Ölülerimiz…’ sonra da gidip karınlarını doyuracaklar. Okumaya devam et

“Veba”dan…

Veba

Birbirlerine sıkı sıkı sarılmış insanlar, dünyada geri kalan her şeye gözlerini yummuş, görünüşte vebayı alt etmiş, tüm sefaleti ve aynı trenle gelip karşılarında kimseyi bulamamış herkesi unutmuş olarak evlerine döndüler; peronda yalnız kalanlarsa eve dönünce uzun sürmüş suskunlukların yüreklerine saldığı korkuyu doğrulayan bir şey bulmaya hazırlanıyorlardı. Artık taptaze bir acıdan başka kendilerine eşlik eden hiç kimseleri olmayan bu insanlar için, o anda artık yaşamayan bir varlığın anısına sarılanlar için her şey farklıydı ve ayrılık duygusu doruk noktasına ulaşmıştı. Onlar için, şimdi ortak bir çukura atılmış ya da bir kül yığınında eriyip gitmiş o varlığa ilişkin tüm neşeyi yitiren anneler, eşler, sevgililer için veba hâlâ vardı. Okumaya devam et

“Veba”dan…

La peste / Veba

“Veba sözcüğü ilk kez ağza alınıyordu… Dünyada savaşlar kadar vebalar da meydana gelmiştir. Vebalar da savaşlar da insanı hazırlıksız yakalar. Bir savaş patladığında insanlar ‘uzun sürmez bu, çok aptalca’ derler.  Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez. Budalalık hep direnir, insan hep kendisini düşünmese bunun farkına varabilirdi. Bu açıdan burada oturanlar da herkes gibiydi, kendilerini düşünüyorlardı; bir başka değişle hümanisttiler; felaketlere inanmıyorlardı. Felaket insana yakışmaz, onun için felaket gerçekdışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyadır, denir. Ancak her zaman da geçip gitmez, kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider ve önlemlerini almadığından başta hümanistler gider.” Okumaya devam et

“Yabancı”dan…

Yabancı

Bir gün gardiyan bana, ‘beş aydır buradasın’ deyince sözüne inandım, ama bunu aklım almadı. Benim için sanki bu, hücremde yuvarlanıp giden aynı gündü ve ben aynı işi yapıp duruyordum. O gün gardiyan gittikten sonra yemek kabımda yüzümü seyrettim. Bana öyle geldi ki, gülümsemeye çalıştığım halde, görüntüm ciddi duruyordu. Kabı oynattım. Yeniden gülümsedim, ama görüntüm hep o aynı ciddi, o aynı üzgün halini bırakmadı. Gün sona eriyordu. Vakit, cezaevinin bütün kanatlarından, akşam gürültülerinin büyük bir sessizlik alayı halinde yükseldiği, sözünü etmek istediğim o adsız saatti… Tepe penceresine yaklaştım, günün son ışığında bir kez daha görüntüme baktım. Yine ciddiydi. Bunda şaşılacak ne vardı! O anda ben de öyleydim. Ama aynı zamanda, aylardır, ilk kez kendi sesimi açık açık duydum. Bu ses ne zamandır kulaklarımda çınlayan sese benziyordu. O vakit anladım ki, bütün bu zaman içinde, kendi kendimle konuşmuşum… Devamı>

“Düşüş”ten…

Düşüş

Bir kişiyi aklı başında ya da eli açık olmak için harcadığı güçten ötürü övmeye kalkışırsanız onu pek az sevindirmiş olursunuz. Tanrı vergisi yetileri için yaptınız mı bunu güller gibi açılır; bunların tam tersi, bir suçluya kusurunun yaradılışıyla bir ilgisi olmadığını, bunun nedeninin mutsuz bir takım rastlantılardan doğduğunu söylerseniz en yüce duygular besler size. Aslında doğuştan namuslu, kafası işleyen biri olmanın bir değeri yoktur. İçinden geldiği için birini öldürenle; bir rastlantıyla birini öldürmek arasında sorumluluk yönünde hiç bir ayrım olmadığı gibi. Ama bu düzenbazlar bağışlanmayı isterler, sorumsuzluğu… Aslında suçsuz olmalılar, yaradılışın bir nimeti olan erdemlerinden kuşkulanmamak gerekir, geçici bir mutsuzluktan doğan kusurları da sürekli olmamalı. Yargılamayla kesmek gerek ilişiği… Devamı>