Gül ve Dinamit

Gül ve Dinamit

Hıristiyan romanı gibi bir şeyin olduğu düşüncesi duygulandırıcı, ama ne yazık ki sağlıklı bir düşünce değildir. Geleneksel bir tutumu izleyen Hıristiyanlar, Hıristiyan sanatçının yazdığı romandan amentünün ( kateşizm ) edebiyat yoluyla doğrulanmasını bekler, mutluluğun düzende saklı yattığını kanıtlamasını isterler. Böyleleri bana, her Tanrı’nın günü hekime koşan sağlıklı kişiler gibi görünür hep. Kalp atışları hâlâ düzenini koruyor mu? Sindirim ve dolaşım sistemleri hâlâ düzenli çalışmakta mıdır? Hekim de: “Hiç kuşkunuz olmasın! Hiç kuşkunuz olmasın!” diye yanıtlar soruları, sabırsızlığını belli etmekten kendini zorla alıkoyarak; ne de olsa ekmeğini bu yüzden kazanmaktadır, kendisine başvuran özel hastalarına kollayarak davranması gerekir. “Turp gibisiniz maşallah!” Bunun üzerine, söz konusu kişiler rahatlayarak ayrılır hekimden. Ama yine de içlerine bir kuşku düşer: Ya hekim kendilerinden bir şey gizlemişse? Evet, gizlemiştir de, ileride yakalarına yapışmasını önleyemeyecekleri ölümü onlardan gizlemiştir.

Din öğretmenlerinin çocuklardan açıkça ve kesinlikle istediği şeyi, Hıristiyanların kendi edebiyatlarından beklemeleri ilginç bir yanılgıdır: Öldürmeyeceksin, kardeşinin karısına göz dikmeyeceksin, kutsal kitaplarda yazılı yasaklara aykırı davranmayacaksın vb. Hıristiyanların edebiyat ürünleri yalnız ve yalnız edebiyatın koyduğu ölçütleri dikkate almak, onlara uymak zorundadır. Hıristiyan’ca üslup diye bir şey yok. Hıristiyan romanı diye bir şey yoktur; yazan Hıristiyanlar vardır sadece ve bir Hıristiyan sanatçı, çabasını ne çok üslup ve anlatım sorunu üstünde yoğunlaştırırsa, yapıtı o denli Hıristiyan’ca nitelik taşır. Dil Tanrı’nın bir armağanı, armağanların en yücelerinden biridir; Tanrı ne zaman sesini duyurmuşsa, hep dil aracılığıyla yapmıştır bunu. Dil, yazarlara sunulmak üzere sayısız armağanları elinde tutan bir sevgili gibidir; yağmur ve güneştir dil, gül ve dinamittir, Saliha ve kardeştir ve ne kadar göze görünmese, ne kadar kulakla işitilmese de her sözcükte saklı yatan bir şey vardır: Ölüm. Yazılan ne varsa ölüme karşıdır.

Yazmak tehlikeli bir girişimdir; çünkü sevgili, sevgi ilişkisinin yasallaştırılmasına yanaşmaz pek; kendisiyle evlenilmesine rıza göstermez; sevginin kendisi için asla bir görev durumuna sokulmasına katlanamaz. Ve bir şey vardır ki, bundan sakınır çok: Kendisini sevenin, düşüncelerin korsanına onu zorla tıkmaya kalkması. Böyle bir davranışı kimsenin yanına koymaz, tahtadan çocuklar doğurur hep, bu da Hıristiyan’ca bir edebiyat ya da toplumsal bir gerçekçilik yaftasının kendisine yaraşacağı bir edebiyattır. Bir kimsenin hem dâhi, hem ermiş olduğu mutlu rastlantılar da yok değildir. Örneğin, Ermiş Franz’ın Güneş Şarkısı¹, Ermiş Johannes von Kreuz’un² şiirleri, yani Hıristiyanların yarattığı, öyleyken bir Hıristiyan edebiyatını oluşturan yapıtlar. Ancak, gerek ermişlik, gerek deha kendilerine yönelik çözümleme girişimlerine kapılarını kapalı tutar.

Hıristiyan yazarlar o geleneksel Hıristiyan edebiyatı deyimini bir ölçüt diye benimsemeleri durumunda, özel hastalarına sigortalı hastalarından daha nazik ve kollayarak davranan hekimlerden doğrusu hiç farkları kalmaz.

Hıristiyan edebiyatı sözü bir Pazar deyimidir; ancak, Pazar büyüktür, ne onun lehinde, ne ona karşı bir şey yazılabilir. Bir şey yazmak isteyen kimse, benimsediği din dışındaki yasalara boyun eğmek zorundadır.

Edebiyatın bir tanrıbilimi yoktur. Böyle bir olaydı, buna dayanarak şaşırtıcı kararlara varılması, Hıristiyanlıktan uzak pek çok kişinin Tanrısal bildirimlerde bulunduğunun açıklanması, bazı Hıristiyanların ise pazarı düşünerek sanatı ve düzeni çiğnediği için aforoz edilmesi gerekirdi.

Mistik pek çok edebiyat yapıtı henüz saklı duruyor; çünkü hem gülü, hem dinamiti, meleklerin ve kötü ruhların bekçiliğini yaptığı arşivlerden çıkarılmış güzel kokulu bu patlayıcı maddeyi sinesinde barındırıyor; bir giz ki, sürdürüyor varlığını.

HEINRICH BOLL
(“Gül ve Dinamit”, Çeviri: Kâmuran Şipal, Cem Yayınevi)

1.       1191 ve 1226 yılları arasında yaşamış Francesco D’assisi’nin ( Franz von Assisi ) 1224/25 yıllarında kaleme aldığı, Laudes Domini de creaturis – Laudes creaturarum – Cantoco ( İtal.; Yaratıkların Şarkısı ya da Güneş Şarkısı ) isimleriyle bilinen Cantico delle creature adlı ilahisi. ( Ç.N. )

2.       1651 ve 1695 yılları arasında yaşamış İtalyan ozanı Juane Inés de la Cruz. ( Ç.N. )

Post a comment or leave a trackback: Trackback URL.

Yorum bırakın